Aslında dün yazmam geren yazıyı bugüne sakladım. Malumunuz bizlerin de arada yoğunluğu oluyor. Silivri dediğiniz yer öyle küçük bir yer değil ki. 22 Mahalle 13 Köy gez gez bitmiyor. Her mahallenin ayrı bir sıkıntısı, her köyün ayrı bir problemi var. 860 km2 yüzölçümü olan koskocaman bir ilçenin zaten isteseniz de problemlerini sıkıntılarını bitirmek mucize olur değil mi? Zaten bir mucize beklemiyoruz ama en azından genel ve yerel yöneticilerimizin halkın taleplerini en asgari düzeye indirmesini temenni ediyoruz. Bizlerde bu konuda seçilmişler ile seçenler arasında köprü bağı kurmaya gayret gösteriyoruz.
***
Hazır konu seçilmiş ve seçene gelmişken, üzerinde durmak istediğim bir konuya da açıklık getireyim kıymetli okuyucularım. Yerelde gazetecilik yapmak dünyanın en zor görevlerinden birisidir. Kitle belli olduğu için görev alanınız kısıtlı oluyor. Bu yüzden yapmanız gerekenlerin en başında, haber değeri taşıyan ve kamuyu ilgilendiren konuları hassasiyetle elekten geçirmek ve doğru bir şekilde okuyucu ile paylaşmaktır. Gariptir sen ne kadar tarafsız olacağım diye yırtınsan da, haber yaparken veyahut köşe yazılarımızda ne kadar hassas davransak ta sevdiremiyoruz kendimizi. Ya bir taraf deniyor bizlere, yada bertaraf etmenin uğraşı veriliyor. Ama ne yaparsak yapalım biz kötüyüz…
***
Geçtiğimiz gün köşe yazımda Silivri Fener Köyü Muhtarı sevdiğimde bir ağabeyim olan Muharrem Eren’i eleştiren bir yazı yazdım. Yazımın da aslanlar gibi arkasındayım… Dedim ya bugüne kadar muhtarı eleştiren hiçbir yazı ne benden nede bu kurumdan okunmamıştır. Şimdi ben ve yörünge ailesi demek ki tarafmışız? Neden, hiç eleştirmemiş hep iyi yazmış yaşasın bizim muhtar demişiz. Evet, bununda arkasındayım çünkü Muharrem Eren gerçekten 4-4’lük adamdır. Oğlu Mustafa Eren’de keza öyledir. Ama kimse kusursuz değildir demeyi de bilmemiz gerekiyor. Bazen istemeden de olsa hepimiz hata diye adlandırdığımız doğal bir olayı yaşayabiliyoruz. Bunun için zaman ve şartlar anlık gelişebiliyor. Bunun örneğini de geçen gün Muhtarlar Derneğinde kendisi bizzat yaşadı. AK Parti Milletvekili Tülay Kaynarca’nın ve İlçe Başkanı Metin Karakaş’ın dernek ziyareti sırasında kendi söylemleri ile; “Hükümet ve İBB’nin köylere yaptığı yatırımlar, verdiği destekler için her iki siyasiye eteşekkür derken” biraz abarttığını yazarak eleştirdim. Ama bazen okurken anlamamak, anlasa da işine gelmediği için suçluluk duygusunun da vermiş olduğu bir ruh haliyle o anda tek kitlendiği nokta, haberi yada köşeyi yazan gazeteciye saydırmak oluyor muhatabın düşüncesi. Ben bir sayfa yazı yazdım onlar ‘teşekkür’ ve ‘özüre’ takmış, birde özrün ve teşekkürün açılımını yapmış sosyal paylaşım sayfalarından. Tamam sevgili muhtarımız için AK Parti ve onun yöneticileri “Sen benim için önemlisin, sana değer veriyorum.” Anlamı taşıyabilir ama, bütün muhtarlar aynı duyguyu taşımak zorunda mı? Sen kalkarda o ortamda “derdini sıkıntısını dile getirmek isteyen başka bir muhtara müdahale ederek” sözünü kesersen, burada çoğul değil de tekil bir durumu ben sezinlerim. Ben işimi yapıyorum ve eleştiri benim velinimetim. Yanımda oturan muhtar bana cep telefonunda 2010 yılına ait bir fotoğraf gösterir ve hükümetin çoktan yapması gereken hizmeti bir türlü yapmadığı için nasıl sıkıntılar çektiğini söylerse ben sana bunları söylerim muhtarım. Ayrıca başka bir muhtar aynı ortamda olduğumuz halde beni telefonla arayarak “şuradaki sıkıntı çözüldü mü?” diyerek söylenirse hiç kusura bakmayın bir şeyler orada ters gidiyor demektir. Zeytinyağı gibi su üzerine çıkmak yerine iğneyi birazda kendinize batırın sevgili muhtarım. Sosyal paylaşım sayfanızdan şahsıma yaptığınız yada yaptırdığınız sözlere hiç gelmek istemiyorum çünkü derdim polemik filan çıkarmakta değil. Ama ben yinede Muharrem Eren’i seviyorum.
Bu arada “Öle iki gün içinde siteden bu yazıyı kaldırın, dava açarız” bilmem ne filan demekle bunun olmayacağını bilen hukukçulara da saygı duyuyorum. Biz bu memleketin bir hukuk devleti olduğuna kanaat etmiş, hukukun üstünlüğüne ve oradan gelecek yasal tüm sorumlulukları da yerine getirmeyi benimsemiş bir T.C. Vatandaşı olduğumuzu da ayrıca belirtmek isterim. Çünkü sizleri de çok seviyorum…